Three Identical Strangers (Nature vs Nurture)
Seni sen yapan şey nedir? Kalıtımsal miras mı? Yoksa, özgür iraden mi? Doğduğun ev kaderin mi? Yetiştirilme tarzın, ailen, doğduğun ülke, bütün bunlar mı seni sen yapan şey yoksa bunlara rağmen kendi geleceğini yazabilir misin?
Bu belgeseli izlemeye başlarken bunları sorgulayacağım aklımın ucundan geçmezdi. Bir üçüz hikayesinin ne kadar farklı olduğuna ve ne kadar güzel anlatılabildiğine şahit olacaksınız.
Belgesel 1980 yılında 19 yaşında ki Bobby’nin, üniversiteye başlaması ile başlıyor. Herkes Bobby’nin yanına gelip, sohbet etmeye çalışıyor ancak ona Eddie diye hitap ediyorlardı. Bobby işin aslını yurt odasına çıkıp oda arkadaşıyla konuşmaya başlayınca anlıyor. Spoiler olmaması adına uzun uzun anlatmayacağım. Kesinlikle izlemelisiniz diyip kısa kesiyorum.
Bu yazımda asıl değinmek istediğim nokta davranışlarımız genetik miras mı?
Konu üzerine araştırma yaptığımda “Gen mi çevre mi? (nature-nurture)” sorusu ile karşılaştım. Nature-nurture tartışması, insanın doğumuyla beraber getirdiği bir takım biyolojik özelliklerin; büyüdüğü ortamla, yaşadığı çevreyle etkileşmesi sonucunda kişide gözlemlenen özelliklerin nasıl oluştuğu tartışmasıdır. Bazı özelliklerimiz doğuştan veya içgüdüsel olarak varken bazıları yaşadığımız çevre, edindiğimiz tecrübe ile şekilleniyor. Örneğin kimi zaman annemizin veya babamızın “bana çekmiş” dediğini duyarız.
Çocukken birçok şeyi görerek öğreniriz. Bu da çevremizin önemini vurgular nitelikte. Hepimizin annemizden-babamızdan görerek edindiği davranışlar vardır. Örneğin sevgi dolu bir ailede büyüyen bir çocuğun, sevgisiz ve ilgisiz bir ailede büyüyen bir çocuğa göre daha az sorun yaşadığı veya sorunlarla baş etmede daha dayanıklı olduğu gözlemlenir. Konuyla ilgili daha pek çok örnek verilebilir. Peki, sen ne düşünüyorsun? Davranışların sana miras mı kaldı yoksa özgür iradenle edindiğin şeyler mi?
Konu ilgini çektiyse William Landay’in “Genetik Miras Asla Peşini Bırakmaz” kitabını da okumanı tavsiye ederim.